11 Temmuz 2007 Çarşamba

Bir Türkü ve Türküler Üzerindeki Yağmaya İlişkin Bir Görüş
Özellikle gelire dönüşmesinden sonra daha da karmaşık hale gelen türkülerin çıkışı ve doğru algılanması sorunu, uzun dönemde bile çözülecek gibi görünmemektedir.Herkesin kendine göre bir söz ekleyerek ya da değiştirip kendi üstüne kayıt ettirerek sahiplendiği türkü sözlerinin tahrifatı konusunda çeşitli görüşler aktarıldı değişik yerlerde ve zamanlarda.»Haydar Haydar« adlı türküden »Silifke Keremi« (Çiçekler İçinde) adlı türküye, »Huma Kuşu« adlı türküden »Derdinden Del’ Oldum İnan Vallahi« adlı türküye dek gerçekten birçoğunun sözleri değiştirilerek birileri tarafından sahiplenilmiş yıllar yılı. Araştırmacıların, derlemecilerin birçoğu da bu yönde bir düzeltme, temizleme ya da seçme yoluna gitmeden, olanı olduğu gibi aktarma kolaylığına yöneldiklerinden karıştıkça karışmıştır bu sorun. Oysa halk şiirinin yapısını bilen herhangi bir insanın bile rahatlıkla görebileceği gibi türkü sözleri, halk şiiri kurallarından beceriksizce koparılmıştır.Bunun iki önemli yanından söz etmek gerekir. Sözlü geleneğin olumsuz yanlarından biri olarak gelişen, uzman ve sorumlu kişilerce çalışma yapılmadığından, türkü sözleri, aslından oldukça uzak ve edebi değerleri bozularak arşivlere aktarıldı. Öte yandan son 20 yıla dek kimse açısından »denetlenir« bir gelir oluşturmadığı için bir sürü insan kendine göre »ustalıkla« sözlerle oynayarak mal edindiler türküleri. Özetle elini çabuk tutan, notere ilk koşan türkünün sahibi oldu. Dahası aynı türküleri değişik yerlerde değişik insanlar sahiplendi. Türkülerin bir gelire dönüşmesi ise bu tür anlaşmazlıkları gündeme getirdi. Ancak bu konuda hukuk ve bilirkişi boyutunda bir işleyiş sağlanamadığı için de »bir türkünün birden fazla insana ait olması« gibi garip bir durum ortaya çıktı.Bu durum ileride daha ayrıntılı incelenecek. Ancak geçtiğimiz günlerde MESAM üzerinden bu konuda bir yardım ricası gelmesiyle, sözkonusu türkünün bilinen biçimi ve henüz kim tarafından bozulduğu ve kendine maledildiği bilinmeyen yanını öne çıkararak örneklemek istedik.Türkü birçok sanatçı tarafından yorumlandı, yorumlanmakta. Genellikle Tokat yöresi ve geleneksel olarak kayıtlara geçmektedir. Geleneksel olması, yorumcuların telif hakkı ödememeleri açısından »uygun« bir durumdur. Bilindiği üzere ciddi bir denetleme olmadığı için geleneksel olarak belirtilen türküler daha ucuza, dahası bedavaya gelmektedir. Bu konu da yine kendi özel bir tartışma konusu olduğundan burada ayrıntılandırmaya gerek yok. Bir başka biçimi ise, türkü arşivlere aktarıldığında ilk kaynağın kim olduğunun bir biçimde kayıtlara geçmemesidir. Bu da, bu işi yapanların dikkatini açıklaması açısından değerlendirilebilir.Türkü, »Değmen Benim Gamlı Yaslı Gönlüme« adıyla biliniyor. Ezgiye ilişkin birşey söylemek bu yazının içeriğine uymamakta. Ancak sözlere bakıldığında halk şiirinin yapısıyla uyuşmamaktadır. Eğer ilk dörtlük doğru ise ikinci dörtlüğün uyak biçimi halk şiirinde bulunmamaktadır. Yani ikinci dörtlükte biçim itibariyle başka bir ilk dörtlük gibidir. Bu durumda bunların biri yanlıştır ya da iki ayrı şiirin ilk dörtlüklerinin birleştirilmesi gibidir. Bizim görüşümüze göre ise teorik olarak olası gibi görünse de böyle değildir. Türkünün sözlerinin bir bölümü birileri tarafından aşağıda yeralan şiirden acemice alınmış, bazı eklemeler de yapılarak ve bugün yaygın olarak söylenen biçimde belleklere ve arşivlere geçmiştir.Sahiplerinin çok olması ise ezgi dışında söz ile birlikte düşünüldüğünde genel işleyişi göstermesi açısından tipik bir örnektir.Şimdi bilindiği ve anlaşmazlık nedeni olan türküyü aşağıya aktaralım.
AyrıldımYöresi: Kaynak:Tokat Değmen benim gamlı yaslı gönlümeBen bir selvi boylu yardan ayrıldımEvvel bağban idim dostun bağındaFelek vurdu ayva nardan ayrıldımGarip kaldım şimdi gurbet ellerdeBen gönlümü çalan yardan ayrıldımÇok ağladım Leyla gibi çöllerdeŞirin gibi nazlı yardan ayrıldımAslı ise aşağıda aktarılan Azerbaycan’dan Anadolu’ya yayılan, Göle yöresi ve Ferman Baba kaynaklı biçimdir. Kul Abbas mahlaslı bu türkü/şiir aslında Anadolu’da da yaygın olarak bilinen »Abbas ile Gülkız« hikayesinin kahramanı 16. yüzyılın sonunda yaşamış Tufarganlı Abbas’a aittir.Değmen benim gamlı yaslı gönlümeAnadan atadan elden ayrıldımFerhat oldum düştüm Şirin derdineBezirganım giden yoldan ayrıldımBir canım var yar yoluna sadağaDevran döne verek dudağ dudağaGün ola ki bağban olam o bağaDeremeden gonca gülden ayrıldımKul Abbas’ım yar hasreti amandıYardan ayrı kalan başım dumandıAyrılık hasretlik canda yamandıDudak kaymak dili baldan ayrıldımGörüldüğü üzere uyaklar ilkinde »r«, ikincisinde »l« üzerine kurulu olmasına karşın tema, daha ötesi sözcüklerin bile ikinci şiirden aktarıldığı izlenimi vermektedir. Halk edebiyatında belli bir ayak/uyak yinelenerek daha önce yazılmış bir şiire benzer biçimde ama başka ifadeyle şiirlere sıkça rastlanır. Bu tür örneklere »nazire« ya da yeni adıyla »benzek« denir. Ancak bir şiirin teması dahil, bu biçimde yinelenmesi bu kavram içinde değerlendirilmez.Kesin bir yargıdan öte, böylesi örneklerin çoğaltılarak belli bir kurum tarafından (yaptırımı da olmak koşuluyla) denetlenebildiği zaman halk edebiyatı ve müziğine en büyük katkılardan birinin yapılmış olacağı ortadadır.
© Bekir Karadeniz & Orhan Bahçıvan - Kazım Birlik

Hiç yorum yok: