11 Temmuz 2007 Çarşamba

Üzümcü Baba
Bir varmış bir yokmuş. Dağlar kar altındayken, akan sular donmuş. Baba oğla bir bağ bağışlamış. Oğul baya bir salkım üzüm vermemiş. Her masalda oğul küser yola düşer, ya da Keloğlan küser anasına alır başını şehirlere gidermiş. Bu masal tam tersine, tersine dediysek, anlatım itibarıyla tersineymiş. Bu masalda baba küsmüş yola düşmüş. Az gitmiş uz gitmiş dere tepe düm-düz gitmiş. Gitmiş gitmiş altı ay bir güz gitmiş. Bir yere varmış ki, Kaf Dağı desek değilmiş. Pür ü Piğan hiç değilmiş. Bir yere varmış ki dostlar, in cin top oynuyormuş.Yaşlı baba sağa bakmış,bir tek canlı görememiş. Sola bakmış bir tek canlı görememiş. İçecek bir dalma su istemiş ama nerde, bir damla su bile bulamamış. Yiyecek bir lokma ekmek aramış ama nerde, bir lokma ekmek bulamamış. Ulu orta dönmüş dönmüş dolanmış. Bir kaya dibinde sinmiş, oturmuş. Çünkü o yerlerin üstünü ışık verip aydınlatan güneş batmaya gidiyormuş.Az durmuş, uz durmuş, esen rüzgar üzerinde buz durmuş. Üşümüş yaşlı baba, üşümüş. Tir tir titremiş. Sığdıramamış bedenini kayaların dibine, yaş çukurlar içine, gelirmiş gece acımasız karanlığıyla, bütün hışmıyla gelirmiş, bu yaşlı babanın üstüne, gelirmiş.Az oturmuş, uz oturmuş. Bazen kıvrılmış, bazen düz oturmuş. Yaşlı beden dayanamaz olmuş soğukların baskısına. Gelmiş, gelmiş iki değirmen taşı asılmış yaşlı gözlerin kapaklarına. Çırpınmış yaşlı beden uyumamak için çırpınmış, durmuş.Korkusu kurttan, kuştan. Yılan, çıyan, akreptenmiş. Bir yandan korku basmış, bir yandan karanlık basmış. Ortalıkta in cin top oynuyormuş. Ateş yakmaya odun gerekliymiş, ama odun da bulamıyormuş.Bu yaşlı baba karanlıklar içinde uykuya yenik düşmüş. Uyumuş bir daha uyunamamış.Uyanamamış çünkü, kurtlar gelip parçalamış yemişler. Orta yerde yaşlı babanın etsiz kemikleri. Toprakta ve kayalarda kan izleri kalmış.Biz haberi size nerden verek, biz haberi size yaşlı babanın evinden verek. Ev halkı yaşlı ninenin sesiyle uyanmış:»Babanız bu gece gelmedi«, diye bağırmış.Ev halkı sonra, köy halkı bu yaşlı babayı aramaya koyulmuşlar. Tüm köylü üç gün üç gece aramışlar. Sonra kuzgunların yırtıcı kuşların dönüp dönüp kalktığı yere doğru yürümüşler. Ha yürümez olsalarmış.Köy halkı gitmiş, bu yaşlı babanın kemiklerini bulmuşlar. Getirip kefenlemişler, köy mezarlığına gömmüşler.Tarihte hiç bir sır gizli kalmamıştır. Gizli sırlar en çok kırk gün gizli kalırmış. Bu işin gizi de kırk gün sonra ortaya çıkmış. Tüm köy halkı olayın bir salkım üzümden kaynaklandığını öğrenmiş. Bağ sahibi olan oğlu köyden kovmuşlar. Babasının verdiği bağı bahçeyi de elinden almışlar. Bu bağın tüm üzümlerini götürüp bu babanın mezar taşını üstüne yığmışlar. Bu yetmezmiş gibi, yaşlı babanın adını mezar taşından silip üstüne, »ÜZÜM BABA« yazmışlar. Her yıl bu babanın mezara konulduğu gün üzüm kesme zamanıymış. Kendi bağlarından üzüm keserler. Ama tüm köy halkı kestikleri ilk salkımları bu babanın mezarına götürürlermiş. Ge zaman git zaman, Bu bir gelenek olmuş ve yöreye yayılmış.Derler ki: Gün bugündür o yörede kim üzüm kesmek için üzüm bağına girerse, bu babanın bir salkım üzümünü vermeden bağın üzümünü kesmezmiş.Bu yaşanılan olay zamanla bir derbeder havasıyla türkü oluşmuş dillere düşmüş. Türküyü kimin yaktığı belli değilmiş. Bugüne kadar kimin söylediği de bilinmezmiş.

Oğul Oğul
Oğul oğul Giderim yolum yenişOğul oğul Bu yolda olmaz dönüşOğul oğul Bağı döktüm mezaraOğul oğul Yar dönüp de yememiş(Bağlantı)Oğul oğul Bul yari burda yariOğul oğul Koydun çukurda yariOğul oğul Ne muhannet oğuldunOğul oğul Yedirdin kurda yariOğul oğul Bu dağlar ala dağlarOğul oğul Başıma bela dağlarOğul oğul Oğul yari aldı vermiyorOğul oğul Oğul hay miras kala dağlar

Hiç yorum yok: